Saturday, December 26, 2015

Madrid: “Bağımsızlık talebi Anayasaya aykırı, kararı Anayasa Mahkemesi verecek”

Katalonya güncesi 2: (Barselona/Girona/Figueres/Cadaques, Kasım 2015)

Güncenin ilk yazısı: Katalonya güncesi 1: (Barselona/Girona/Figueres/Cadaques, Kasım 2015)

Geçen hafta anlatmaya başladığım Katalonya’nın bağımsızlık mücadelesi1 Katalanlar için olduğu kadar İspanya’nın geri kalanı için de büyük önem taşıyor: Birincisi federal yapısı farklı özerk bölgelere farklı oranlarda serbesti sağlamaya olanak tanıdığı halde İspanyol hükümetleri genel olarak geçmişle hesaplaşmamak suretiyle, bugünkü Halk Partisi (Partido Popular) iktidarı ise özel olarak Katalanları hoşnutsuz kılmak suretiyle İspanya’nın içinde barındırdığı halklara net bir mesaj veriyor. Diğer yandandan Aralık ayında yapılacak olan seçimlerde Başbakan Mariano Rajoy ikinci kez seçilmeye, Sosyalistler (PSOE) hükümeti ondan geri almaya, yeni partiler ise kazanmaya başladıkları siyasi alanı genişletmeye çalışacaklar. Podemos (‘Yapabiliriz’) ve Cs (Ciutadans, yani ‘Yurttaşlar’) 2015 eyalet seçimlerinde kazandıkları başarı sonucunda Senatoda zaten temsil ediliyorlar, şimdi Parlamentoya milletvekili sokmaya çalışacaklar. İlk kez katıldıkları seçimlerdeki oy oranları sırasıyla %14 ve %10 olan bu iki parti sistemdeki yerleşik partilerin işlerini giderek güçleştireceğe benziyor. Bu arka plan da Katalan bağımsızlığına Madrid’in verdiği tepkiyi anlamak açısından büyük önem taşıyor.

Herkes rengini belli etmek zorunda kaldı

Kasım ayında hararetlenen bağımsızlık tartışmaları İspanyol siyasetçileri ve tüm siyasi partileri konuyla ilgili açıklama yapmaya mecbur bıraktığı için bağımsızlık sürecini başlatmak Katalonya Başkanı Artur Mas açısından akıllıca bir adımdı. Örneğin, Podemos lideri İglesias, belki de en ilgi çeken açılımlarından birini yaparak “Bizim amacımız önce sağı iktidardan devirmek, ardından anayasa reformu yapmak, sonra cumhuriyet ilan etmek. Bunlardan sonra Katalanlar hâlâ ayrılmak istiyorsa, halkoylaması yapmak” dedi.2 Cumhuriyet’in ilan edilmesi Faşist Franco Diktasının açtığı yaraları sarmaya başlayabilir, ve İspanya’nın en çok vergi ödeyen, en az devlet yatırımı alan, en zengin bölgesini vergi özerkliğine kavuşturabilir. Tabii herkes Katalan bağımsızlığına bu kadar sempati duymuyor.

Katalanları mutlu ederek İspanya’da kalmaya ikna etmek sol partilerin ortak stratejisi gibi görünüyor. Seçimlerden önce Katalan Sosyalistler Halk Partisi, hükümetinin Katalonya’da yapmış olduğu bütün değişiklikleri geri alma sözü vermişti. Bu değişiklikler örneğin 2010 yılında iptal edilen vergi özerkliğini Katalanlara geri vermeyi, ve İspanya’nın 2008 mali krizinin yükünü azaltmak için ‘esnek iş gücü’ gibi neo-liberal bir söylem kullanarak yeniden yazdığı iş kanununu iptal etmeyi de kapsıyor. Ancak İspanyol Sosyalistlerin lideri Pedro Sánchez hükümetin Anayasa Mahkemesine gitmesini, hukuki süreci sürdürmesini destekliyor ve insanları kimlikleri arasında seçim yapmaya zorlamanın doğru olmadığını savunuyor. Üstelik, hem Katalan hem de İspanyol Sosyalist Partilerinin önemli isimlerinden eski Savunma Bakanı Carme Chacón da bağımsızlık karşıtı olduğunu saklamayarak Sosyalistlerinin içindeki bölünmüşlüğü gözler önüne serdi. Bağımsızlığa giden sürecin başlatılması yalnızca Katalan halkının değil tüm İspanya’nın isteklerine karşı olmanın yanısıra hukuki düzenden kopuşu temsil etmekte diyerek Madrid’in süreci görmezden gelmeye her türlü hakkının olduğunu iddia etti.
Son zamanlarda desteğini giderek artıran popülist post- milliyetçi C’s de bağımsızlık karşıtı: Podemos’un son aylarda kaybettiği oylarının neredeyse tamamını kendine çekmeyi başaran bu parti Katalonya’da doğup İspanya’nın tamamında örgütlenmeye ancak son yıllarda başladı. Henüz yerleşmiş siyasi yapıların içinde bulunmadıkları için yolsuzluğa bulaşmamış yeni siyasetçileri meclise sokmayı hedefleyen C’s çok net bir parti programına sahip değil. Ancak herkesi kucaklayan söylemi ve karizmatik liderleri sayesinde desteği bir süredir büyüyor ve Katalan bağımsızlığına net bir şekilde karşı çıkıyor. Katalan partiler arasında en belirsiz ve en bağımsızlık karşıtı olanın İspanya’da destek bulması gayet normal görünebilir, ancak C’s şehirli, üst-orta sınıf Katalanlar tarafından da destekleniyor.

Hükümet ve Anayasa Mahkemesi bağımsızlığa karşı, ancak tartışma sürüyor

Madrid’de tek başına iktidarda bulunan Halk Partisi, Katalan seçimlerinde altıncı sıraya düştüğü için gücünün sınırları da belli olmuş oldu. Görüştüğüm Katalan bir ekonomist Halk Partisinin bağımsızlığa sert bir tepki vermesinin zorunlu olduğunu söyledi: “Katalonya bağımsızlıktan her bahsettiğinde Halk Partisine İspanya’nın geri kalanında bir oy kazandırıyor; Rajoy burda kazanmayı zaten beklemiyor.” demişti ve bu tahmininde haklı da çıktı. Madrid hükümeti Katalonya’nın İspanya’dan ayrılmasına hiçbir koşulda izin vermeyeceğini tekrar ederek bağımsızlık çalışmalarının anayasada geçen ‘ulusal birlik’ ilkesine aykırı olduğunu iddia etti. Rajoy, bunları İspanya’nın Katalonya’ya en uzak bölgesi olan Salamanca’da söylerken İspanya’nın varolan dengelerini adeta fiziksel olarak korumaya çalışıyordu.
Rajoy hükümeti, 2014 Kasımında Katalonya’da yapılması planlanan bağımsızlık konulu halkoylamasını Anayasa Mahkemesi’ne taşıyarak oylamanın geçersiz sayılmasını sağlamıştı. Hatta ardından Mas’ın anayasaya aykırı hareket ettiği gerekçesiyle tutuklanabileceği söylentileri ortaya çıkmıştı. Madrid yine aynı şeyi yapmayı denedi, ancak bu sefer gerek medya da gerekse akademide “Konu Anayasa Mahkemesine taşınabilecek önemde mi, yoksa değil mi?” konulu ciddi bir tartışma başladı. Otonom Madrid Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörlerinden Antonio ArroyoEl Pais için kaleme aldığı makalede3 bahsi geçen ulusal birlik ilkesinin İspanya’nın varlığını sürdürmesine ciddi bir tehdit oluşturan durumlarda geçerli olduğunu, Katalanların bağımsızlık talebinin ise böyle bir tehdit oluşturmadığını iddia etti. Bu görüşe göre hükümet, Anayasa Mahkemesine devletin varlığının tehdit edildiğini kanıtlamakla yükümlü ve aksi takdirde ulusal birlik ilkesi uygulanamaz, çünkü otonom bölgelerden birisinin ayrılması İspanyol devletinin siyasi organlarının hiçbirinin tasfiyesini gerektirmez.
Alman federal hukukunu örnek alarak hazırlanmış olan İspanyol Anayasası hükümete otonom bölgeler üzerinde bir takım yetkiler veriyor: Örneğin eğer bir eyalet hukuka aykırı davranırsa bölgede yönetimi hükümet üstlenebilir, ancak böyle bir durumda dahi İspanyol hukumeti varolan eyalet hükümetini tasfiye edemez, finansmanını kesemez, ya da sorun çözümlendikten sonra eyaleti yönetmeye devam edemez. Bu gibi maddeler İtalyan ve İsviçre Anayasalarında da mevcuttur. Hatta Alman Anayasasında ordunun böyle durumlarda hiçbir şekilde müdahale edemeyeceğinin de altı çizilmiştir. İspanya’da ise hükümetin müdahaleye başvurmamasının altında iki hukuki sebep yatıyor: Birincisi, orantılılık esasına göre hiçbir şekilde şiddete başvurmayan bir halka askeri müdahalede bulunmak meşru olmayacağı için; ikincisi de askeri müdahale içinde bulunulan krizi çözmeyeceğinden hükümetin orduyu harekete geçirmek için hukuki bir dayanağı olmadığı için. Bunun yerine Madrid, Anayasa Mahkemesine başvurarak konunun İspanya’nın tamamını ilgilendirdiği ve İspanyol Parlamentosunda tartışılması gerektiğine vurgu yapıyor. “Ülkenin iyiliği için bütün siyasi ve hukuki mekanizmaları harekete geçirmeye” söz veren Rajoy, bağımsızlık yanlılarının sürecin İspanya’nın hiçbir kurumundan, özellikle de Anayasa Mahkemesinin kararlarından, etkilenmeyeceği konusunda verdiği kararı da dolayısıyla görmezden geliyor.
Anayasa Mahkemesi ise davayı kabul etmek suretiyle bağımsızlık sürecini hukuken durdurmuş oldu. Katalan hükümeti beklendiği gibi kararı tanımadığını açıkladı. Anayası Mahkemesinin hükümetin önerisi üzerine kabul ettiği 21 ayrılıkçı Katalan lidere kanuna aykırı davranmaları halinde başlarına gelebilecekleri açıklayan kişisel iletiler 15 yıla varan hapis cezalarına dahi değinmekle birlikte bunun gerçekleşeceğini kimse düşünmüyor. Şimdilik herkes mahkemeye sunacakları belgeleri hazırlıyor. Kararın bağımsızlığı onaylamayacağı net olmakla birlikte bunun nasıl gerekçelendirileceği gerek İspanya’nın gerekse de Katalonya’nın önümüzdeki senelerdeki siyasi sürecini etkileyeceğe benziyor.
Aralığın 20’sinde yapılacak olan seçimlere doğru siyasi partilerin bağımsızlık konusundaki söylemlerini tekrar gözden geçireceğim. Şimdilik sizleri ayrılıkçı siyasetin barışçıl bir çerçevede uygulanabileceği ve buna hukuki yollarla karşı çıkmanın da mümkün olduğunu anlatan bu hikayeyle başbaşa bırakıyorum…


No comments: