Tuesday, August 31, 2010

durf jij?


If I'd drink the thirst that comes with waiting       Als ik de dorst drink van het wachten
by swallowing the time that you spilled              En de tijd slik die je morst
If I'd bury the long nights within my chest           Als ik de lange lege nachten leer begraven in mijn borst
If I'd swallow the hunger                                   Als ik de honger leer verbijten
for your mouth, so far away                               Van jouw veel te verre mond
If I would quietly wear out days                         Als ik de dagen stil zal slijten
that have been muted by your silence                  Die door zwijgen zijn verstomd

would you dare, would you dare,                       Durf jij, durf jij
telling me that you'll come                               me dan te zeggen dat je komt?


When I am crawling through ivy towards you      Als ik door distels naar je toekruip
over a burning trail of dust                                op een brandend pad van grind
When I am crawling to you in a jungle               Als ik door oerwoud naar je toesluip
like a child,trembling with fear                          Angstig rillend als een kind
When I swim across rivers                                Als ik rivieren overzwem
to the place where you are                                 naar het land waar jij verblijft
When I tame the high seas                                Als ik de wilde zeeën tem
on a raft that is barely afloat                               op een vlot dat amper drijft


do you dare, do you dare                                   Durf jij, durf jij
to say, you'll stay                                            me dan te zeggen dat je blijft?

Thursday, August 26, 2010

Allianoi için son karar: Gömün

Turan GÜLTEKİN/İZMİR, (DHA)

http://www.hurriyet.com.tr/_np/5255/11385255.jpgİzmir’in Bergama İlçesi’nde bulunan Allianoi Antik Kenti'nin Yortanlı Baraj suları altında kalmasının önünde engel kalmadı. İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, antik kentin ‘kumla’ doldurulduktan sonra baraj sularının altında kalmasına izin verdi.

İŞTE SULAR ALTINDA KALACAK ANTİK KENT
Yortanlı Barajı gölü içerisinde kalan ve çevrecilerin uzun yıllardır baraj sularının altında kalmasını önlemek için mücadele ettikleri evrensel kültür mirası niteliğindeki Allianoi Antik Kenti’nin baraj gölüne katılmasının önünde engel kalmadı. Çeşitli üniversitelerdeki öğretim üyeleri tarafından oluşturulan yeni bilim heyetinin 4 Ağustos 2010 tarihinde verdiği rapora uyan İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, antik kentin DSİ’nin önerisi doğrultusunda kumla kaplanarak korunmasına karar verdi. İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı üzerine Bergama Müzesi kontrolörlüğünde antik kentte ot temizliği çalışmaları başladı.
ÇEVRECİLER AYAKLANDI
Gelişmeler üzerine Allianoi’nin Yortanlı Barajı’nın suları altında kalmasını önlemek için mücadele eden Alliaoni Girişim Grubu üyeleri antik kente giderek inceleme yaptı. Antik kentteki gelişmelerin kaygı verici olduğunu söyleyen Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü İffet Diler, “Kalabalık bir işçi grubu temizlik çalışmaları yapıyordu. Büyük hamamda bulunan suların tahliyesine başlamışlardı. Bu çalışmanın ardından restorasyon öğrencilerinin gelip duvarlarda güçlendirme çalışması yapacağını öğrendik” diye konuştu.

RAPORDA “KÜÇÜK” DEĞİŞİKLİK
Gelişmeler hakkında sağlıklı bilgi edinemediklerini ifade eden Diler, “Bize bilgi vermekten kaçınıyorlar. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla yeni bir bilim heyeti oluşturulmuş ve Kurul bu heyetin raporu ışığında bir karar vermiş. Bilim heyeti de daha önce Danıştay tarafından iptal edilen ve kalıntıların mille kaplanmasını öngören raporda ‘küçük’ bir değişiklik yapmış, daha önce kalıntıların siltli kille kaplanması öngörülüyordu bu sefer kilin yerini kum almış. Bu gelişmeler karşısında şaşkına döndük. İşlemin durdurulması için en kısa zamanda mahkemeye başvuracağız” dedi.
Allianoi Girişim Grubu üyelerinden Jeofizik Mühendisi Erhan İçöz, kil yerine kum kullanmanın antik kente daha büyük zarar vereceğini ileri sürdü. İçöz, “Daha önce mahkemenin iptal ettiği tavsiye kararında ‘siltli kil’ ile kaplanması öngörülüyordu. Bu sefer karara kum yazmışlar. Siltli kil, kilin biraz daha büyük tanecikli olanıdır. Kum ise en iri taneli olan malzemedir. Kil suyu geçirmez, kendi bünyesine alır ve şişer kum ise suyu geçirir. Bu durumda antik kalıntıların suyla teması kesilmeyecek ve üzerlerindeki kum nedeniyle de sürekli tahribata maruz kalacak” diye konuştu.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAKTAN SUÇ DUYURUSU
Allianoi’nin kille kaplanarak sular altında bırakılmasına karşı 4 iptal, 2 yütürmeyi durdurma kararı aldıklarını söyleyen Avukat Hilal Küey ise, “Açılan bütün davalar Allianoi lehine sonuçlandı. Sadece 2009 yılında alınan karara karşı açtığımız dava sürüyor. Bütün bunlara karşın yine hukukun arkasına dolanarak yeni bir karar çıkartmışlar. Kille kaplanmasına karşı ortada bir yürütmeyi durdurma kararı varken ‘kil yerine kum’ diye yeni karar almak artık aynı konuda ‘bezdirici’ karar almak sınıfına giriyor, Türk Ceza Yasası’na göre bunun karşılığı görevi kötüye kullanmak oluyor. Bunlar biraz dalga geçer gibi kil yerine kum yazıp aynı kararı alarak mahkeme kararın ihlal ediyorlar. Anayasa’ya göre mahkeme kararının bütün kurumlar tarafından uygulanması gerekiyor. Bunun sorumluları hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na görevi kötüye kullanmak suçundan suç duyurusunda bulunacağız” dedi.

DSİ’NİN KONTROLÜNDE ÇALIŞILACAK
Öte yandan İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun, oluşturulan bilim heyetinin 4 Ağustos 2010 tarihli raporuna dayaranak 17 Ağustos 2010 tarihinde kumla gömme kararı verdiğini dile getirdi. Ediz, “Geçen hafta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nden yazı geldi. Allianoi ile ilgili mahkeme süreçleri de bitmiş durumda. Kurul’un verdiği kararı DSİ uygulamaya başlıyor. Bundan sonra çalışmalar DSİ’nin yapacağı iş programı çerçevesinde sürecek ve bir engel kalmadığı için de su tutulacak” diye konuştu.

Thursday, August 12, 2010

Temmuz ayinin Irkcisi Cemil Cicek Secildi

DurDe’nin her ay düzenlediği “Ayın Irkçısı” seçimi bu kez DurDe! katılımcıları ve destekçilerinin doğrudan oylarıyla gerçekleşti. Bu ay ilk kez başlattığımız oylamaya web sitesi üzerinden toplam 1.672 kişi katıldı. Altı aday isim üzerinden yapılan oylamada “Temmuz Ayı Irkçısı” ödülüne, oyların yüzde 34’ünü (583 oy) alan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek layık görüldü.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Yozgat’ta bir yüksek okulun temel atma töreninde konuşma yaparak “Nijerya’daki Nijeryalılara Türkçe’yi öğrettik, Hakkâri’dekine, Diyarbakır’dakine hâlâ Türkçe’yi öğretemedik” dedi. Çiçek, bu sözleriyle Hem Nijeryalıları hem de Kürtleri aşağılıyor. Kürtlerin hepsine Türkçe öğreterek Kürt sorununun ortadan kalkacağını düşünüyor. Çiçek bu sözleriyle Temmuz ayı ırkçısı adayları arasına girerek, birinciliği aldı.
Kaynak: http://www.gundem-online.net/haber.asp?haberid=93526

Fazil Say'in, Yusuf Halacoglu'nun ve diger adaylarin yumurtladiklarini okumak icin tiklayin...

Tuesday, August 03, 2010

The automatic lute...

fRoots, by Patrick Jared
 
It is a fascinating story, but I only have a pdf, so cannot upload.
If you are interested in the story, I can email the rest of the article to you: drop a msg below (if I don't know you, remember to include your email address)

Üç Ekoloji (8) çıktı!

Üç Ekoloji Doğa Düşünce Siyaset 8
Dosya: Yeşiller ve Sosyalizm
Yeşil hareketin kırk yıllık tarihinde bundan daha çok tartışılmış, hareket içinde bundan daha çok çatışma nedeni olmuş, üzerinde daha çok yazı yazılmış konu azdır...

Üç Ekoloji'nin 8. sayısında ilk kez 'neredeyse' bir özel sayı yapıyoruz. Bu özel sayının konusunun “Yeşiller ve Sosyalizm” olması şaşırtıcı değil elbette. Yeşil hareketin kırk yıllık tarihinde bundan daha çok tartışılmış, hareket içinde bundan daha çok çatışma nedeni olmuş, üzerinde daha çok yazı yazılmış konu azdır. Üç Ekoloji'de bu konuya ilk kez derli toplu eğilmeye karar verdiğimiz zaman ortaya kapsamlı bir dosya çıkacağını biliyorduk. Ama böyle olunca başka pek bir yazıya yer kalmadı.
Dosya yazılarımız dışında sadece olmazsa olmaz iki köşemize yer ayırabildik: Yeşil düşünce klasiklerinde Almanya'nın öncü sanatçılarından Joseph Beuys'un Alman Yeşilleri'nin kuruluş sürecinde önemli yeri olan 1978 tarihli bir manifestosuna yer verdik. Bu sayının büyük “politikadan düşünceye” röportajında ise Türkiye'de çevre hareketinin en eski ve saygın isimlerinden Oktay Demirkan'ı ağırladık. Bu yazılar dışında 8. sayımız tamamen Yeşiller ve Sosyalizm dosyasından oluşuyor.
Dosyanın içeriğine gelince... Öncelikle üç orijinal söyleşiden söz etmemiz gerekiyor. Bu özel söyleşilerin ilkini Türkiye'de “Yeşiller ve Sosyalizm” konusunu ilk kez gündeme getiren ve bu konuda bir de kitap yazan Tanıl Bora ile yaptık. Tanıl Bora 20 yıl önceki durumla bugünün karşılaştırması ve solun yeşil politikayla ilişkisi hakkında zihin açıcı yorumlarda bulundu. İngiltere ve Galler Yeşil Partisi'nin eski eş sözcülerinden Derek Wall kendisiyle yaptığımız söyleşide yeşil bir ekososyalist olarak güncel politikada solla yeşillerin ilişkisi açısından ilginç değerlendirmeler yaptı. Alman Yeşilleri'nin sol kanadından Albert Statz'la yaptığımız söyleşi ise dünyada bu konudaki parti içi ayrışmaların en iyi bilinen örneği olan Alman Yeşilleri'nde yeşillerle sosyalistlerin ilişkisine dair içeriden gözlemlerle dolu: Hem tarihsel, hem de güncel bir bakışla...
Alman Yeşilleri'nin “realo” kanadından Helmuth Lippelt'in yazısını da Albert Statz söyleşisiyle birlikte okumak gerekli. Aynı partinin iki rakip kanadından aynı dönemin değerlendirmesini ardarda okumak dönemi ve yeşil hareket içindeki sosyalizm tartışmasının kökenlerini anlamak için iyi bir şans.
Dosya yazılarımız içinde Robyn Eckersley'in temel öneme sahip “Sosyalizm ve Eko-merkezcilik” yazısını da Ayşem Mert'in, Dilaver Demirağ'ın ve Şadi İdem'in yazılarıyla birlikte değerlendirmek gerek. Yeşil taraftan yapılmış bu kadar detaylı Marksizm (ve ekososyalizm) eleştirileri Türkiye’de bir ilk çünkü. Ümit Şahin'in yeşillerle sosyalizmin tarihsel kesişme noktasının anti-Marksist ve anarşist olduğu iddiasında bulunduğu yazısı da dosyaya yapılan özgün katkılardan bir diğeri.
Üç Ekoloji'nin sosyalizm dosyası her ne kadar ağırlıklı olarak yeşil (ve yeşil ekososyalist) taraftan gelen katkılardan oluşuyorsa da, soruşturma bölümünün de Türkiye'nin bazı önde gelen sosyalist yazar ve aktivistlerinin konu hakkındaki görüşlerini yansıtması açısından son derece ilgi çekici olduğunu düşünüyoruz. Soruşturma bölümü dosyamızı bir tür diyaloğa dönüştürüyor.
Türkiye'de yeşil politika ilk kez daha çok sosyalistler tarafından savunuldu, yeşil düşünce de sosyalistlerin başlattığı bir tartışma olarak gündeme geldi. Üç Ekoloji'nin ilk sayısında Melih Ergen Türkiye'de yeşillerin en önemli eksiğinin Marksizmle hesaplaşmasını tamamlamaması olduğunu söylemişti. Bu görüşün bir dönem için belirleyici olduğu aşikar. Ama biz bugün yeşil düşüncenin sosyalizm karşısında savunmada olduğu fikrine katılmıyoruz. Tam tersine bugün zeminini kaybetmeye başlayan sosyalist ve Marksist akımların yeşil düşünceyle ve yeşillerin ortaya koyduğu politik gündemle hesaplaşması gerekiyor.
Dünya ve insanlık nihai bir yol ayrımında. Ekolojik yıkım artık bir öngörü değil. Yeşiller son kırk yıldır sömürü, mülkiyet ve paylaşım sorunlarının ötesine geçip bu yıkımdan kurtulmak için yeni düşünceler ve politik araçlar geliştiriyorlar. Geçen yüzyılı belirleyen sosyalist fikriyatın yeşil düşünce karşısında kendini yenilemesi bile yeterli olmayabilir artık.
Üç Ekoloji'nin bu özel sayısı böyle bir iddianın dışa vurumudur.

Sunday, August 01, 2010

I've been watching...


The Name of the Rose  (1986)
(I loved it)


Directed by: Jean-Jacques Annaud
Starring:

recent readings from Eco...

The Name of the Rose
by
Umberto Eco

Finally...
One of the best things about long holidays are the books you can dare to read.
I must admit, this one was not as hard a work as I have guessed...
An absolute must-read!


Yorum ve Asiri Yorum (Interpretation and Overinterpretation)

Yazan: Umberto Eco


Ceviren: Kemal Atakay


Ceviri fena degil. Ilgilenenler icin ilginc bir tartisma.

Kitabin Can Yayinlarindaki ozeti soyle:
Edebiyatta ve sosyal bilimlerde, metinlerin anlamını yorumlamak en önemli uğraşlardan biridir. Öyleyse, bir metinden çıkarılacak anlamın sınırları var mıdır? Yazarın niyetlerinin bu sınırların belirlenmesinde rolü var mıdır? Bazı okumaları “aşırı yorum” olarak değerlendirebilir miyiz? Yorum ve Aşırı Yorum, bu soruları tartışmak üzere felsefe, edebiyat kuramı ve eleştiri alanının en önemli adlarını bir araya getiriyor. Umberto Eco, kitabın temelini oluşturan üç yazısında, “yapıtın niyeti”nin, olası yorumların sınırlarını nasıl belirlediğini ortaya koyuyor. Eco’nun yazılarının ardından, filozof Richard Rorty, edebiyat kuramcısı Jonathan Culler ve eleştirmen-yazar Christine Brooke-Rose kendi bakış açılarından Eco’nun savlarına karşı kendi görüşlerini sergiliyorlar. Kitabın son yazısını Eco’nun bu eleştirilere verdiği yanıt oluşturuyor. Yorum ve Aşırı Yorum’da Eco, Dante’den Gülün Adı’na, Foucault Sarkacı’ndan Chomsky ile Derrida’ya uzanan başdöndürücü zihinsel yolculuğunda her zamanki gibi aydınlatıcı ve son derece esprili. Metinlerin anlamı konusundaki tartışmalara getirdiği çok önemli katkıyla Yorum ve Aşırı Yorum, edebiyat kuramıyla ilgilenen okurların olduğu kadar, yorum sorunuyla ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.

10 ways to use less oil

Greenpeace International

1. Carpool, cycle or use public transport to go to work.
2. Choose when possible products packaged without plastic and recycle or re-use containers.
3. Buy organic fruits and vegetables (fertilisers and pesticides are based on oil more often than not).
4. Buy beauty products (shampoo, soap, make-up) based on natural ingredients, not oil.
5. Choose when possible locally produced products (less transport involved).
6. Buy clothes made out of organic cotton or hemp - not from oil derivatives.
7. Use non-disposable items in picnics and summer festivals.
8. Quit bottled water.
9. Fly less.
10. Demand that your government encourage renewable energy instead of oil.