Saturday, November 21, 2009

Another setback on Turkey's nuclear dream

The Akkuyu nuclear power plant tender has been cancelled.

Ozgur Gurbuz / 20 November 2009

Union of Chambers of Turkish Engineers and Architects (TMMOB) had gone to the higher court (State Council) and opposed to the regulation of the nuclear tender. 10 days ago, State Council took a decision in favor of the TMMOB and decided to declare a motion of stay on those 3 articles. Today, TETAS (Turkish Electricity Trade and Contracting Corporation) announced the cancellation at the end of the dispute. They must have seen that the current bid was going no where but to a difficult court battle.

There was a single consortium in the current bid (Atomstroyexport, Inter Rao and Park Teknik from Turkey) which offered a price of 21 cent per kWh, then lowered it to 15 cent per kWh to sell electricity. The price was also found high in Turkey and got many criticisms. I do not think the current government will give up of its nuclear dreams but have a difficult time to change the regulation and find new bidders for the possible new tender. If they insist, there is also a price hurdle, the new offered price must be lower than 15 cent per kWh otherwise the government will have an explanation to the public on why they did not accept the previous bid.

Good news for the anti nuclear activists and the environmentalists, bad news for the government and nuclear supporters. Turkey, one of the sunniest, windiest country of Europe, with lots of energy efficiency and geothermal potential is remain to be a nuclear free state as environmentalists wished and campaigned for a long time.

MUJDE!


Mersin Akkuyu’da nükleer santral yapımı için çıkılan ihale iptal edildi.

Danıştay’ın yönetmeliğin bazı maddeleri için verdiği yürütmeyi durdurma kararının ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı temyize gitmedi, bunun yerine ihale sonucuna ilişkin raporu Türkiye Elektrik Ticaret Anonim Şirketi’ne iade etti.

İhale TETAŞ Yönetim Kurulu toplantısının ardından resmen iptal edildi.

TETAŞ Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya’nın imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, iptalin şartnamenin 31. maddesi doğrultusunda gerçekleştirildiği bildirildi.

Greenpeace"ten nukleer tetris

Friday, November 06, 2009

Sonunda!

Cumhurbaşkanı Gül'den Zere'ye af

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Güler Zere ile birlikte Nurettin Ateş, Şirin Aydın ve Fehmi Akar’ın cezalarını kaldırdı.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada şöyle denildi: "Sayın Cumhurbaşkanımız, dosyaları Adalet Bakanlığınca gönderilen Nurettin Ateş’in felçli olduğunun; Şirin Aydın’ın vücudunun sol tarafını kullanamadığının ve ihtiyaçlarını tek başına karşılayamadığının; Fehmi AKAR’ın istemsiz hareketler yaptığının ve desteksiz ayakta duramadığının; Güler Zere’nin ise kanser olduğunun hastaneler ve Adlî Tıp Kurumu 3 üncü Adlî Tıp İhtisas Kurulu tarafından tespit edilmesini ve bu Kurumlarca düzenlenen raporlarda belirtilen ayrıntılı tıbbi bulguları dikkate alarak, Anayasanın 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde sözü edilen ‘sürekli hastalık’ sebebi ile ilgililerin kalan cezalarını, söz konusu madde uyarınca kaldırmışlardır."

Wednesday, November 04, 2009

GDO‘LARIN TİCARETİ SERBEST BIRAKILDI !

3 Kasım 2009 -GDO-KP İzmir Basın Açıklaması

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” 26 Ekim 2009 günlü Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

GDO‘lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olan meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici kuruluşları, çevreci kuruluşlar ve bilim insanları olarak bizler, ortaya çıkan yeni ve vahim durum karşısında, bir kez daha görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev sayıyoruz.

Yeni Yönetmelik ile GDO‘ların ülkeye girişine meşruluk kazandırılmış iken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın sanki bu ürünlerin ticareti yasaklanmış gibi bir yanlış kamuoyu algısı yaratma girişimleri, bizlerin yukarıda belirtilen görevini daha da acil bir niteliğe taşımıştır.

Bu çerçevede;

1 – Türkiye‘nin, yıllardır talep ettiğimiz doğru içerikli bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa‘sı olmadan, GDO‘ların ticaretinin bir Yönetmelikle düzenlenmesi hukuk, egemenlik ve halk sağlığı açısından bir skandaldır. Çünkü;

•· Yönetmelikler Yasa ve Tüzüklerin uygulanmasını göstermek üzere çıkartılırlar. Ortada bir Biyogüvenlik Yasası yokken, sözü edilen Yönetmeliğin GDO‘larla ilgili hiçbir düzenleme içermeyen Tarım, Gıda ve Yem Yasaları, 4703 sayılı Yasa ve 441 sayılı KHK‘ye dayandırılmaya çalışılması, sürecin hukuksuzluğunu olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır.

•· Türkiye‘de yaşayan tüm yurttaşların sağlığını ve haklarını ilgilendiren bir konunun, TBMM‘de, milletin vekilleri tarafından görüşülmesi ve bir Yasa niteliğinde düzenlemeye konu edilmesi gerekirken, Bakanlar Kurulu‘nda imzaya açılan tasarının TBMM‘ye indirilmeyerek konunun Yönetmelik ile düzenlenmesi, millet iradesi ve egemenliğinin ihlalidir. Böylelikle, konunun vahim içeriği, halkın ve parlamentonun dikkatinden kaçırılmaya çalışılmaktadır.

•· GDO‘ların ticaretinin birkaç küçük istisnayla serbest bırakılması, bu alandaki kararların devlet memuru ağırlıklı bir Komite‘ye bırakılması, yine Bakanlık tarafından seçilecek uzmanlar listesinden görüş alınması gibi hükümler, halk sağlığı alanındaki tehlikenin açık görünümleridir. Siyasilerin ve şirketlerin baskısına direnebilecek bağımsız bilim otoriteleri yerine güdümlü organizasyonlar yeğleyen Yönetmelik, bundan da öte, bir Bakan talimatı ile her an değiştirilebilecek konumdadır.

Yukarda sayılan temel yanlışlıklar yanında, bebekler için risk sayılan gıdaların yetişkinler için serbest tüketime konu edilmesi, GDO‘suz gıda maddesi üreten işletmelerin bu yönde etiket kullanmalarının yasaklanması gibi hükümler ve asıl olarak GDO‘lu ürünlerin her türlü ticaretinin meşru zemine çekilmesi, Yönetmeliği kabul edilemez konuma taşımaktadır.

2 – Konunun halkın bilgisine sunulması yolunda ortaya koyduğumuz özverili çabalar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı telaşa sürüklemiş olup, Bakanlık web sayfasında yapılan açıklamayla kamuoyu yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu alanda da gerçekleri kamuoyu ile paylaşmayı görev biliriz;

•· Bakanlık, bu Yönetmelik ile GDO‘lu tohumların Türkiye‘de kullanımının yasaklandığını ifade etmektedir. Oysa bu yasaklama, on yıla yakın bir süredir, bir Genelgeyle sağlanmaktadır. Bakanlığın hem bu durumdan hiç söz etmemesi hem de hazırlayıp Bakanlar Kurulu‘na sunduğu Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı‘nda, Hükümet sözcüsü Sn Cemil ÇİÇEK‘in de ifade ettiği üzere, GDO‘lu tohumların ekimini serbest bırakmaya çalışması, kamuoyunu yanıltma girişimlerinin açık göstergeleridir.

•· Bakanlık, işbu Yönetmeliğe aykırı davrananlara, dayanakta gösterilen yasalar çerçevesinde, izin iptali, para cezası vb. cezaların verilebileceğini belirtmektedir. Bu cezaların çoğu, ilgili yasaların GDO‘lara özel düzenleme içermemeleri nedeniyle, olayın ciddiyetiyle bağdaşır nitelikte değildir. Nitekim, hazırlanıp TBMM‘ye sevk edilmeyen Kanun Tasarısı taslağı, bu alanda açıkça hürriyeti bağlayıcı cezalara hükmetmekte idi.

•· Bakanlık, risk değerlendirmesinin, 11 kişilik bağımsız, bilimsel, teknik komite tarafından yapılacağını belirtmektedir. Oysa Yönetmelik, uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından seçilecek Komite‘nin, TAGEM, TÜGEM, KKGM temsilcileri yanında üniversite, TÜBİTAK ve araştırma enstitüleri temsilcilerinden oluşacağını belirtmektedir. Gerek uzmanlar listesinin niteliği, gerekse hem uzmanlar listesinin hem de Komite‘nin Bakanlık tarafından seçilecek olması, bu organizasyonun bağımsız, bilimsel, teknik sıfatlarını daha baştan ortadan kaldırmaktadır.

Sonuç olarak, gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO‘lu ürünlere Türkiye‘nin ihtiyacının olmadığı, üstelik bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel – kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğu ortadadır.

Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha GDO‘ya Hayır diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. Ülkemiz yurttaşlarının büyük çoğunluğunun istemediği genetiği değiştirilmiş ürünlerin, ülkemizi bir genetik yıkıma sürüklememesi için, her türlü meşru mücadelenin sürdürüleceğini ve GDO‘ları yasallaştırmaya çalışanların deşifre edilmeye devam edileceğini belirtiriz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Akademik odaların GDO'lu ürün tepkisi

Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş, GDO'lu ürünlerin serbest bırakılmasının toplum sağlığını ciddi şekilde tehlikeye sokacağını belirtti.

TMMOB Bursa İKK ile GDO'ya hayır platformu Bursa bileşenleri tarafından düzenlenen basın toplantısında konuşan Gıda Mühendisleri Bursa Şubesi Başkanı Serkan Durmuş, GDO'ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmadığına dikkati çekerek, "Hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya koyulurken, biyo-çeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmış bu ürünlerin bir yönetmelik çıkarılarak kullanım serbestisi getirilmesini kabul etmek mümkün değildir. GDO'lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır. GDO'lar zararlı ve bu sebeple bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO'ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO'ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır. Getirilen düzenlemeyle "GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının" belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır" dedi.

Türkiye'nin hiçbir GDO'ya ve ürününe gereksinimi olmadığının altını çizen Durmuş, "GDO'lar açlığa çare değildir. Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir. GDO'lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir. Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir. Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır. Sonuç olarak, gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO'lu ürünlere Türkiye'nin ihtiyacının olmadığı, üstelik bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel ,kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğu ortadadır" şeklinde konuştu.